27 Mayıs 2011 Cuma

KABUS GİBİ BİR GÜNÜN ARDINDAN

Sanırım bugün normal bir gün, çok emin olamıyorum ama dünden daha iyi olduğuna eminim.

Dün aslında güzel bir başlangıç yapmıştım. Kalktım, kahvaltı ettim, hazırlandım, hatta Fransızca dersine gideceğim için mutluydum. Aslında işaret buradaydı sanırım ve ben anlamadım. Aşağıda Çiğdem'le buluştuk, bu sabah bizim arabayla gidelim dedi ve bende tamam dedim. Herşey hala çok güzel. Language Center'a vardık, parkettik. Çiğdem arabadan eşyalarını toplarken ben indim, o ne, araba kayıyor. Çiğdem el frenini çektiği halde araba kayıyordu. Biliyorumki arabanın el freni biraz fazla sert ve Çiğdem'in bileği yaşadığı sakatlıktan dolayı henüz güçlü olmadığı için çekerken zorlanıyor. Dur ben yardım edeyim dedim veeeeee...... İşte an itibariyle kabus dolu bir gün başlamış oldu benim için. El freni elimde kaldı!!! Nasıl yaaa, nasıl? Şaka mı bu şeklindeki bakışlarımı toparlamaya çalışırken, bir Alfa Romeo'nun el frenini kullanılmaz hale getirmenin de dayanılmaz sıkıntısını yaşamaya başladım.


Aslında ben kendisini kullanılmaz hale getirdiğimde bu kadar kötü durmuyordu el freni. En azından inip kalkabiliyordu. Arabayı Şener Abi'ye teslim ettikten sonra Şener Abi de biraz kurcalamış olacak ki, el freni artık hiç inmiyordu. Fotoğrafta gördüğünüz şekilde son derece mağrur ve gururlu bir şekilde öyle dimdik duruyordu kendisi.

SHAPE'in içindeki oto tamircisi iki hafta sonraya gün verince, o zaman diğerine soralım olmadı servise gidelim dedik. Diğeri Auto Skills Center oluyor bu arada. Öğleden sonra için randevu alındı, biz bu arada Çiğdem'le evlerimize dağıldık ve öğleden sonra buluşuruz dedik. Ben de bu zamanı değerlendirip yemek yapayım hem detelini kopardığımı düşündüğüm el freninin şokunu üzerimden atayım dedim. Yemeğimi hazırladım, çıktık Auto Skills Center'a gittik, arabayı bıraktık teşhis konulabilsin diye. Bizde bu arada gezinelim kafamız dağılsın dedik. Aslında kafam ne kadar dağınıkmış ama ben farkında değilmişim. Akşam saat 6 gibi eve döndük.

Apartmanın girişinde değişik bir koku var. Mangalda et gibi kokuyor ama gereğinden fazla ateş üzerinde kalmış gibi. Alt komşumuz bir Fransız, çocuklarına yine et yapıyor dedik hatta birazda yakmış şeklinde yorum bile yaptık. Ancak bizim kata çıkınca koku daha da arttı. Dedim inşallah bu koku bizden gelmiyordur. Ancak kapıyı açınca içerideki dumandan acı gerçeği anladım :( Kapattığımı düşündüğüm ocağı kapatmadan çıkmışım. Allah'tan elektrikli ocak bir süre sonra kendini kapamış ama bu hale gelmesine engel olamamış. Her zaman kapıya koşarak gelen kediciklerim dumandan salaklamışlar ve korkmuşlar. Neyse, camları açtık, tencereyi attık ama tabi koku hemen çıkmıyor. Şu an ev közlenmiş patlıcan gibi kokuyor, kötü değil yani :) Böylelikle, yemek yapmaya başladığımdan bugüne hiç yaşamadığım bu tecrübeyi de yaşamış oldum.

Gün boyunca toplanan bulutlar gün sonunda benim kabusumun bitmesini temsilen sağlam bir yağmur bıraktılar. (Umarım bu kabus bitmiştir) Ve dün için gördüğüm ve yaşadığım en güwel şeyi görmemi sağladılar. Gökkuşağı. Süperdi!



2 yorum: