31 Mayıs 2011 Salı

JE N'AI RIEN COMPRIS (HICBIR SEY ANLAMADIM)

Normal koşullarda bugün benim Fransızca dersim var. Ancak sevgılı öğretmenimiz Isabelle dersi bugün bir cafede yapmaya karar vermiş, bizim için küçük bir test olacaktı bu dediğine göre. Garson gelecek ve sipariş vereceğiz, zavallı garson bizi anlamayı başarırsa siparişlerimizi getirecek. Aslında bu test garsonun geçmesi gereken bir testti sanırım.

Sabah erken uyandım, Pam'i aradım (hatırlarsanız şatoda yaşıyordu), Çiğdem gelmeyeceği için tanıdık biri var mı diye bir sorayım dedim. Tabi bu arada aklımda tutamadığım cafenin adını tekrar aldım Pam'den. Vardım Mons merkeze. Meydanda  cafeyi bulmaya çalışırken tabiki adını yine unuttum. Defalarca "Copenhagen" diye kafama kakmalarına karşın ben son ana kadar Hong Kong Cafe'yi aradım :) Allahtan kurtarıcım Pam seslenerek beni bu çılgın arayıştan kurtardı.

Kahvaltı etmemişim, sabah sabah sakinleştirici almadan forumu açıp okumuşum, bir de garsonla Fransızca konuşacak olmak beni daha da gerdi. Masada yerimi aldım. Bizim gruptan bir Pam bir ben vardım, diğer hatun kişiler üst kurdanmış. Zira Isabelle onlara iyi öğretip bize öğretmemişse eğer o zaman Isabelle ayırımcı bir hoca mıydı? o bayanlar Isabelle daha yakın olduklar için mi daha çok şey bilip konuşabiliyorlardı? Allahım bu bir kabus muydu yoksa?! Yok artık canım !!! O kadarda değildir. :))))))))

Neyse beklenen an geldi. Yani garson. Sipariş verilecek. Üst kurdan adını bilemediğim bacım "un cappucıno italiano au un kruvasan (bunun fransızcasını bilmiyorum)" dedi. Tahmin edeceğiniz üzere bir kapuçino ve bir kruvasan dedi. Garson ikinci siparişi almak için beklerken, ben atladım hemen. Ne kadar rezil olabilirimki diye düşünüp başladım kendimce konuşmaya. "je voudre un cafe latte au un kruvasan" didim bende :)) ne farkı varmayın demeyin, başında koskoca "je voudre" var. I'd like to........ yani, boru değil :) Hocamdan ve garsondan kocaman bir bonus aldım. Eh bu da benim kahvaltı sonuna kadar kurduğum ilk ve son bütün bir cümle oldu zaten. Ha arada o ne, bu ne diye Isabelle sordum o ayrı.
Bu yazının başlığı olan cümleyi de ben kurmadım, kuramam zaten. Neden? Çünkü henüz geçmiş zaman öğrenmedik. Üst kur öğrenmiş. Çok merak ediyorum ne kadar korkunç olabilir acaba Fransızca'da geçmiş zaman.

Hafif içi geçmiş kızlar toplantımız sonlandığında sanırım Isabelle biraz daha eziyet etmek istedi. "Hadi şimdide biraz mağazalara bakalım"dedi. Olur, bakalım!! Ne kadar rezil olabilirimki? :)) Çok zorlayıcı olmadı neyseki.

Bu perşembe yine tatil. Yine diyorum çünkü sürekli, bir sebepten tatil oluyor. İki haftada bir mutlaka bir tatil var. Bir daha asla "niye bayramlarda bu kadar tatil yapıyoruz, ne tembel milletiz" demicem. Bu perşembe ve cuma tatil. Hooop dört günlük tatil var.

Bon vacances!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder