21 Haziran 2011 Salı

KOLN ( COLOGNE )

Bu seferki gezinti mekanımız Almanya'nın Köln şehri. 

Öncelikle Köln'ün ismiyle başlayalım yazımıza. İtalyanca ve İspanyolca Colonia, Portekizce Côlonia, Katalanca Colònia, Lehçe Kolonia, Türkçe Kolonya (ki farkettiyseniz biz bu ismi pek kullanmıyoruz), İngilizce Cologne... şeklinde böyle sürüp gidiyor. Bunları sıralamamdaki amaç aslında Köln'ün aslında Kolonya diye okunduğuna dikkat çekmekti. Biz Almanca adını kullanıyoruz. İyide yapıyoruz diye düşünüyorum, "haftasonu nerdeydiniz? - Kolonya'ya gittik" demek bana biraz tuhaf geliyor zira. Aslında tuhaf olan birşey yok, yalnızca bizim kolonya dediğimiz şeyin bir şehir ismi olması böyle hissettiriyor bana. Sizin de tahmin ettiğiniz üzere kolonyanın doğdu topraklar burası. "Eau de cologne" (Köln suyu) adıyla ilk kolonya çıkmış.

Her neyse, biz Köln'e geri dönelim. Berlin'den sonra en çok Türk nüfusun bulunduğu şehirmiş Köln. Zaten gezerken size bunu hissettiriyor. Belki abartılı olacak ama sanki memleket benimmişde Almanlar gezmeye gelmişler gibi oldu. Her zaman olduğu gibi yine park yeri arayarak başladık gezimize. Hemen Dom'un dibindeki otoparka koyalım dedik. Arabayı koyduk otoparka, hatta gezmeye başlamadan birşeylerde atıştıralım diye düşündük ve yanımızda getirdiklerimizi yiyelim dedik. Yanımızda da söylemesi ayıp yaprak sarma var :) Sarmasavar ya da sarma canavarı Ayşenur da bizimle, ondan kurtarabildiğimiz birkaç sarmayı yiyebildik. Seçkin, Ayşenur'un bu halini fotoğraflamaya çalışırken Ayşenur kendisine "abi bak göremediysen bi daha yapayım bak şimdi hooop gitti bi sarma daha" diyerek yanaklarını hamster gibi doldurdu. Sarmalar bitti hepimiz rahatladık, gezmeye başladık.

Görülebilecek pek çok yer var aslında ama biz nedense ateş etrafında dönen karıncalar gibi Dom Katedrali'nin etrafından bir türlü ayrılamadık. Ne tarafa gitsek sonuçta hem Dom'un etrafında bir yerde olduğumuzu farkettik. O kadar çekici bir eser Dom sizin anlayacağınız :)) Hazır Dom'dan bahsetmeye başlamışken hemen bir foto atalım buraya.

Gerçekten çok ihtişamlı. Yapımı tam 632 yıl sürmüş (1242 - 1880). 157 metre yüksekliğinde. UNESCO'nun Kültür Mirası listesinde yeralıyor. Etrafındaki ve içindeki kalabalığı tarif etmek zor. Kuzey Avrupa'nın en büyük ibadethanesiymiş. Dom'u görene kadar Paris'teki Notre Dame Katedrali'nin ne kadar büyük olduğunu düşünüyordum ama burayı gördükten sonra düşüncelerimi hızla değiştirdim.

Gotik tarz bana çok kasvetli gelse de etkilenmemek elde değil. İkinci Dünya savaşında bütün şehir neredeyse yok olmuş bir tek Dom kalmış şehirde. 

Dom'un önünde, arkasında, sağında, solunda, içerisinde bir sürü tabela var insanları yönlendirecek. Ve bu tabelalar bir kaç dilde yazılmış, bunlardan bir tanesi de Türkçe. Normal tabi şaşırmamak lazım buna.



Köln'e gelmeden önce nereleri görebileceğimizin bir listesini çıkarmıştık ve listeye göre ikinci sırada NS Dokumentationszentrum - Gestapo Prison vardı. Ve fakat elimizde adres dört döndük bulmak için. Sorduğumuz insanlar bilmediklerini söylediler. Orası olabileceğini umduğumuz bir müze bulduk ama orası da kapalıydı. Artık vazgeçmiş dönerken aradığımız binanın numarasını gördük ve tabiki küçük tabelasını. Bina tadilatta olduğu için dikkatimizi çekmemiş. Tabi yine hevesimiz kursağımızda kaldı çünkü gittiğimizde kapanıyordu. Meğer saat 4'e kadar açıkmış. Eh ne yapalım bir dahaki sefere dedik.  

Buradan sonra sırada Ludzig Museum vardı ama orası bize pek cazip gelmedi.  Hediyelikçileri gezdik bizde. Oradan Ren Nehri'nin kenarında biraz sırtımızı güneşe verip, oturup dinlenip, su akar deli bakar yaptıktan sonra biraz daha gezelim dedik. Şehrin göbeğinde Roma zamanından kalma şehir kalıntıları bulunmuş (Almanca yazanları anlamadığımız için böyle olduğunu düşünüyoruz). Onun kazı çalışmalarını gördük. Çektiğimiz fotoğraflardan birşey anlaşılmadığı için fotoğraf koymadım. 

Eh bir Alman birası içmeden dönmek olmaz dedik, eğlenceli bir meydan bulduk, meydanda güneş gelen bir masa bulup yerleştik. Etraftaki eğlenceli grupların hangi birini anlatayım bilmemki. Akşamki eğlencenin parasını çıkarmak için (tamamen tahmin) aldıkları bir şişe içkiyi shotlarda satan bir kız grubu mu istersiniz, evleneceği için arkadaşları birlikte piyasa araştırması yapan, bunu yaparkende kot-t-shirt üzerine paçavraya dönmüş gelinlik çakması giyeni mi istersiniz, yoksa kaybettiği iddia üzerine (bu da tahmin) kadın kılığına girmiş gezinen bir tip ve arkadaşlarını mı istersiniz, ne ararsanız var. Yani öyle eğlenceli, herkes hep deli hop deli.

Köln güzel şehir, tekrar gitmek isterim açıkçası. Fransızca sınıfından bir arkadaşım Noel zamanı Köln'ün çok güzel olduğunu söylemişti. Eğer o tarihlerde yolunuz Köln'e düşerse mutlaka açılan Chiristmas pazarlarını gezin, özellikle Medieval Markt'a ait gördüğüm fotoğraflar çok başarılıydı. Noel zamanı burada olursam gitmeyi çok istiyorum. Gelirseniz belki buradan birlikte de gidebiliriz :))

Guten Abend!!!











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder