29 Ağustos 2011 Pazartesi

TANKS IN TOWN: İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDAN ESİNTİLER

Belçika'ya geldiğimden beri sanırım ilk kez bir etkinliğe söylenerek gittim. Girişe geldiğimizde biletlerimizi alıp etkinlik alanına girdiğimizde karşılaştığım manzara önce beni dehşete düşürdü sonrada dilime vurdu. Her taraf çamur balçık içindeydi. Yani, öyle yerler ıslanmışta biraz çamur olurvermiş canım ne var diyeceğiniz türden değil yani. Ayakkabınızı düzgün bağlamadıysanız koşarken ayakkabıyı bırakabileceğiniz türden.

İşte ben bu manzarayı görünce bir an ne işim varki burada dedim.
Ama arkasından şunu farkettimki biraz önce geçtiğim kapı beni aslında II. Dünya Savaşı'na getirmişti. Çamurla barış imzaladıktan sonra içinde bulunduğum olayla ilgilenmeye başladım.

Belçika insanının bulunduğu ortama inanılmaz şekilde uyum sağlama yeteneği var. Daha önce gittiğim Troll ve Orta Dünya konulu festivalde, insanlar geçekten Orta Dünya varmış ve aslında bu festival için bizi ziyaret gelmiş gibiydiler. Yani olayı hücrelerine kadar yaşıyorlardı. Tanks in Town'da da aynı ruhu gördüm. Olayın bir parçasını oluşturan insanlar gerçekten II. Dünya Savaşını o an yaşıyorlardı. Ve ben kendimi bir an savaşın içinde sandım. Etrafımda bir sürü asker  dolaşıyor ( evet  haklısınız bu bana yabancı bir durum değil :) ), kimisinin yüzü gözü çamur içinde, kimisi temizlenmiş cepheye gidiyor, o dönemin hemşireleri geçiyor başka bir taraftan. Tam ben bu manzaranın içinde bir yer edinmeye çalışırken - ki üzerimdeki kot ve yağmurlukla uzaylı gibi hissetim bir an kendimi- bir gürültü koptu, arkasından bir tane daha. Kendi kendime hayır olsun inşallah diye söylenirken meğer tanklar çalışmış. Tamam askerle evliyim ama tank - tüfek sesinide bileceğim anlamına gelmiyor bu :)

Bu etkinliğin en büyük özelliklerinden biri tanklarla, zırhlı personel taşıyıcıyla (ZPT)veya GMC (belki hatırlarsınız halkım kendisine cemse der) kamyonla gezebiliyor olmanız. Tabiki bunun içinde bilet almanız gerekiyor. Benim biletimi Seçkin internetten almıştı. Tercihimi ZPT'den yana kullandım ben, ama bir daha gidecek olursam Tanks in Town'a Leopard tanka binmeyi planlıyorum.

Tanklar ve ZPT için çok güzel bir parkur hazırlamışlar. Seçkin'in yönlendirmesi ile araçtaki en güzel yere geçtim. Araç komutanının durduğu yer :) Önü açık, manzaralı, sağ yanımda makineli tüfek, kafamda takılması zorunlu kask. Herkesin taktığı o kasklar kafalarımızda Allah'a emanet duruyordu. Bizim M75 APC çalıştı, çalışmaya çalışma sürecinde manzarası güzel ama dumanı bol yerime iyice yerleştirdim kendimi. Hoplaya zıplaya gideceğimizi tahmin ettiğim için, aracın içinden hoplayıp gitmemek adına bulunduğum bölgeye yapıştım.

Çıktık yola. Tabiki fotoğraftaki gibi düz bir alanda gitmiyorduk. Biz tadına varabilelim diye çok hoş (!) çukurlar ve tepeler hazırlanmış. İlk tepeyi gördüğümde içimden bu cihaz burayı çıkacak tamamda bunun birde inişi var, devrilmezsek iyi dedim. Tepeye çıktık, bi göğü gördüm sonra hızla yeri gördüm. Evet artık roller coaster'a binebilirim. Bunun daha gelişmiş ve tren hali sanırım. Bu çukura girersek herhalde kalırız burada dediğim nice çukuru hissetmeden geçtik.

Tur bitti, birde Leopard'a bineyim dedim ama sırayı görünce vazgeçtim. Bizde etrafı gezdik. Mons insanı neden bunu yapıyor sorusu geldi mi aklınıza? Benim geldi.

Asıl neden aslında Amerika'ya teşekkür.

1944 yılı 2 Eylül'ünde öğleden sonra 5.30'da Binbaşı Tucker, komutasındaki Stuart tank ile Mons'a ikmal için geliyor. Şehir yetkilileri tarafından kabul edilen Tucker, şehir ziyaretçi defterini "Amerikan 3. Zırhlı Tümeni, 83. Keşif Taburu Komutanı Binbaşı Tucker" diye imzalıyor. Birkaç saat sonrada taburuyla birlikte ayrılıyor. Fakat yetkililer Stuart tankın kayıt numarasını almayı ihmal etmiyorlar nedense!

1945 yılında, Amerikan 3. Zırhlı Tümenine mektup yollayıp tankı geri istiyorlar. Sonra 1946'da, bir akşam Almanya'dan gelen zırhlı bir taşıyıcının boş tankı getirip istasyon yakınında yol kenarına bırakmış olduğunu görüyorlar. Getiren şahıs ilgili birini bulamadığı için öylece bırakıp gitmiş diye düşünüyorlar. Sonrada ite kaka belediye başkanının şehir meydanındaki bahçesine götürüyorlar.

1984'e kadar tank öyle, korumasız duruyor. Hatta bir ara bozulan bir ambulans motoru yerine tanktaki motorun tekini söküp takıyorlar. 1984'te tank koruma altına alınıyor ve tekrar toparlamaya başlıyorlar. Hayır anlamadığım neden istediniz neden söktünüz? Neyse efenim, Amerikan ordusu ve elçilik yardımıyla tankı toparlamayı başarıyorlar. Toparladıktan sonra Binbaşı Tucker'ı tankı kullanması için davet ediyorlar. 1989'da Binbaşı Tucker çok ısrar ettiniz madem geleyim deyip Mons'a geliyor ve 45 sene önce geldiği yoldan tankı yine şehre sokuyor. Ve pek tabiki Amerikan basınında çok popüler bir haber oluyor bu durum. Sonra 50. yılda tekrar davet etmişler Tucker'ı ama bu sefer "ay yaşım geçti, başım tuttu" demiş gelmemiş Tucker. Azimli Belçika insanı yılmamış bu durumdan madem sen gelemiyorsun o zaman biz sana gelelim demişler ve başlamışlar Amerika başkanını mektupla taciz etmeye. Clinton "olur" demiş ve bizim "ah şu çılgın" Belçikalılar 2000 yılında Millenium Independence Day'de tankı Washington'da Clinton'ın önünden geçirmişler. "Memidiğin ölüsü" misali taşınan tank bu sene de baş köşede duruyordu.

Bütün bu çabalamalardan sonrada her sene Tanks in Town etkinliğini yapıyorlar. Kendilerini Almanlardan kurtardığına inandıkları Binbaşı Tucker'a teşekkür etmek için.

Tanks in Town etkinliğine ülke üniformaları ile katılmak serbest. Ancak Alman üniforması hariç. Giyip gelmeyin, ortamı germeyin diyorlar.

Bu hikaye yani Tucker beni baydı, ama böyle bir atraksiyonu görmek de keyifli oldu. Her zaman dediğim gibi eğer yolunuz buralara düşecek olursa ve bu olaya denk geliyorsanız bence kaçırmayın. Giriş 6€, tank 30€, ZPT 10€, kamyon 5€. Gayet ucuz yani.

Birde bit pazarı kısmı vardı. Hemen kısaca ondan da bahsedeyim. Tabiki askeri malzemeler satılıyordu. Savaştan kalma Camel sigara paketleri, patchler, üniformalar, bıçaklar, tüfekler, kılıçlar ve Harley Davidson motorsiklet. Az kalsın Japon askerlerinin kullandığı katanalrdan birini ediniyordumki son anda vazgeçtim. Çünkü pazarda çok fazla imitasyon ürün olduğunu farkettik.

Bitti.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder