14 Eylül 2011 Çarşamba

MENEMENİ YAPIVEDİM SUYUNADA EKMEK BANIVEDİM

Şimdiiiii bu bir sabahkahvaltısı hikayesi olacak. Ve pek tabiki yine fıkra gibi olacak, neden kahvaltıya gelecek müsafirlerden biri Fransız, biri Yunan, üçü Amerikalı.

Hatırlarsanız Marty'nin bahçesinden kabak toplamıştım. Hah işte o kabakları bu kahvaltı için toplamıştım. Kahvaltıda kabak ne alaka diye ekrana bakıyosunuz biliyorum, Marty'de yüzüme öyle bakmıştı :) Adamcağız herhalde sabah sabah kabak yememiştir ömrü hayatında. Kabağın zaten sevimsiz bir sebze olduğunu düşünecek olursak kendisi mücver ve börek dışında pek hatırlanmayabilir.

Tahmin ettiğiniz üzere bende kabakları ve karton yufkaları sihirli değneğimle böreğe dönüştürüverdim. Eh bir gün öncede Candan Market'e boşu boşuna gitmemiştik. Türk kahvaltısı pastırmasız, sucuksuz olur mu hiç? Olmaz. Hatta işi reçel yapmaya kadar götürdüm. Bulduğum güzel çilekleri de reçele çeviriverdim aynı değnekle. Hasretini çektiğim o kıl biberlerden de buldum Candan Market'te.

Bayram sabahı kahvaltısını andıran bir kahvaltı oldu aslında bizim için. Bu sene yapamamıştık, güzel oldu. Müsafirlerimiz geldiğinde fırından henüz çıkmış börek, ocaktan yeni inmiş menemen ve sucukla birlikte masa tamam olmuştu. Hepsi hayret dolu gözlerle masaya bakıyorlardı. Çünkü alışık oldukları kahvaltıdan çoook uzak bir kahvaltı bekliyordu onları :)

Marty böreğin içindekinin o sevimsiz kabaklar olduğunu öğrenince yüzüme hayretler içinde baktı. ( Bir gün öncede hayretle bakmıştı ama bu seferki farklıydı) Sonra diğerleri de öyle baktı, bir tek Yunan kardeş yadırgamadı durumu. Eh tabi Osmanlı mutfağının güzel örnekleri bunlar, onlarda bilirler :) Börek ve menemen top10'da ilk sıraya yerleştiler. Arkasından pastırma ve kahvaltılık ezme geldi. (hani biber ve doşates salçası karışımına çeşitli baharatlarla birlikte ceviz, fındık kırığı konulan ezme)

Gelen ilk soru "siz hep böyle mi kahvaltı ediyorsunuz?" oldu. Ondan sonra klasik o ne, bu ne soruları başladı. Kahvaltı bittiğinde herkesin gözleri yarı baygın bakmaya başlamıştı. Hemen Türk kahvesiyle taçlandırdım midelerini. Herkes mutlu mesut ayrıldı.

Ben çok sevdim bu Türk mutfağını tanıtma işini. Sanırım insanların yüzündeki o yemekten sonraki mutluluk ifadesini görmek hoşuma gidiyor. Acaba Aikido işini bırakıp yemek işine mi girsem, hı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder