
Şato demek istiyorum ama dilim varmıyor. Çocukluğumuzdan beri beynimize kazınmış bir şato şekli vardır, hani filmlerde - dizilerde izlediğimiz, yüksek kuleleri olan, zindanları olan. Zaten ilk hayal kırıklığımı Beloile Şatosu'nda yaşamıştım.Çiftlik evinden daha büyükçe olan bu binalara şato denmesi beni biraz şaşırtmıştı ilk zamanlar. Bu arada kısa bir bilgi vermek istiyorum Rouveroy Şatosu ile ilgili. 1782'de yapılmış ama tarihi taaa haçlı seferlerine kadar gidiyor. Özellikle 1691'de Mons kuşatma altındayken bina bir çok olaya şahitlik etmiş. Yani çok merak ediyorsanız internetten arayıp bulabilirsiniz.
Börek imalatına başlamadan önce etrafı biraz gezelim, hayvanları tanıyalım dedik. Önce Pam'ın Fransızca sınıfındayken anlattığı, o dönemin kuzuları şimdinin koyunlarını ziyaret ettik. Oğlanlarla kızları ayrıdık dedi Pam. Neden? diye sormadım, malum ateş - barut olayı :)) Kızların ziyaretini tamamlayıp oğlanların tarafına geçelim dedik. Yolumuz üzerinde 700 yaşındaki ağaç beni benden aldı. Ağaç uzmanları gelip bakmışlar.
Oğlanları da ziyaret ettik. Baba olan - adı Male, bu arada bütün hayvanların bir ismi var - son derece insancıl. Kendisinden başka bir iş ya da canlı ile ilgilenirseniz burnuyla dürtüyor. Hatta ittirerek bulunduğunuz yerden sizi uzaklaştırıyor. Pam bu arkadaşı bir gün köpeği ile birlikte yürüyüşe çıkarmış. Niye şaşırdınızki evcil koyun olamaz mı yani? Neyse oğlanlardan sonra eşekleri ziyaret edip eve geri döndük.
Tabiki böreğin detaylarına girip hem kendi içimi hem de sizinkini baymayı planlamıyorum. Ama bu böreği yaparken Pam'le birlikte bende onun kadar heyecanlı idim. Kartondan az yumuşak yufkamsı şeylerle börek yapmaya çalışmak ayrı bir beceri gerektiriyormuş. Ama herşey yolunda gitti ve o "şeylerden" börek oldu. Şimdi Pam'in yapmayı öğrendiği böreği iyice sindirmesini bekliyoruz sıradaki yemek için.
Bakalım bir sonraki yemeğimiz Şato mutfağından ne olarak çıkacak.
Bon appettit!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder